Bizimle iletişime geçin

Profiller

FAUSTO PINARELLO

Fotoğraf: Mike Massaro

Cyclist:Bisiklet kadrosu üretme işine ne zaman başladınız?

Fausto Pinarello: Babam Giovanni Pinarello, Pinarello Cicli şirketini 1953’te, yarış kariyeri bittikten sonra kurdu ve ben de 1980’lerde, 17 yaşındayken onunla çalışmaya başladım. İlk işim kadro boyamaktı. Küçük yaştayken adam değil çocuksun ve boyahane genç çocuklara daha uygun bir yer. Ama ben çok motiveydim; televizyonda bir ürün görür “bunu ben yaptım!” derdim. Takip eden sekiz sene boyunca önce krom kaplamaya, kaynağa ve montaja geçtim ama gelecekte de bu işle uğraşmak istediğime ancak 25 yaşındayken karar verdim. İşe başladığımızda sadece 6 – 7 kişiydik. Şimdi kayıtlarımızda 50’den fazla çalışanımız var ve en yaşlıları da benim!

 

Cyc:Karbon fiberin hakimiyet kurduğu bugünlerde çeliği özlüyor musunuz?

FP: Ben bisiklet yapmaya başladığımda bütün kadrolar aynı yuvarlak çelik borulardan ibaretti. Tek fark boruların modeli ve boyasıydı. Sonra lug’lı çelik kadrolardan dikiş kaynaklı kadrolara geçildi; sonra alüminyum, titanyum, biz magnezyum da yaptık, ve sonra da karbon fiber geldi. Çelik belki daha geleneksel ve şık ama karbon fiber çok önemli bir malzeme. Daha uzun yıllar en iyi malzeme olmaya devam edecek. Belki yeni alaşım türleri ortaya çıkar ama işin içinde yine karbon fiber olur.

 

Cyc: Bugün bisiklet tasarımıyla ne kadar ilgileniyorsunuz?

FP: Her şey benim onayımdan geçiyor. Bisikleti beğenmezsem onaylamıyorum. Üzgünüm ama hayır, diyorum. Ama iyi bir bisiklet yapmak artık daha kolay; o kadar uzun süredir iyi bisikletler üretiyoruz ki, zaten iyi bir bisiklet olan en son ürettiğimiz modeli başlangıç noktası olarak alabiliyoruz. 20 yıl öncesine nazaran daha kolay. O zamanlar yeni teknoloji kullanarak yeni bir bisiklet üretip sonra rüzgar tüneline sokuyorduk. O zaman da rakamlara bakmanız gerekiyor. Bisiklet tamamsa rakamlar dostunuzdur. Ama değilse…

 undefined

Cyc:Yani 1990’lardan beri rüzgar tüneli testleri yapıyorsunuz?

FP: Evet. Miguel Indurain ile Record dell’ora (Saat rekoru) için aerodinamiği konuşmaya 1993’te başladık. Saat rekorunu iki kez kazanan dünyadaki tek marka sanırım biziz; önce Miguel, sonra da Bradley ile… O zamanlar rüzgar tüneline girmek yeni bir şeydi. “Hadi gidelim! Hadi Miguel’i tünele sokalım” dedik. Sonra ben aerodinamiği öğrenmeye başladım. Bundan yirmi sene sonra, Jaguar’la beraber çalışıyoruz. Jaguar gibi biz de Team Sky ile ortaklık yapıyor ve aramızda bir sinerji oluşturarak, yarışçı için mümkün olan en iyi ürünü geliştirmeye çalışıyoruz. Otomotiv endüstrisi bu konuda bizden daha uzman, çünkü verimliliği artırıp benzinden tasarruf etmek için arabaların aerodinamik açıdan gelişmiş olması lazım. Biz benzin yerine insan enerjisi kullanıyoruz ama sonuç aynı. Jaguar ile ilk çalışmamız Bolide idi (Pinarello’nun zamana karşı yarışlar için geliştirdiği sancak gemisi). Sonra piste götürdüğümüzde vitesleri, frenleri, suluk sepetlerini çıkartıp bisikleti daha da hızlı hale getirdik. Şu anda dünyada Bradley’in saat rekorunda kullandığı bisikleti kadar hızlı başka bir bisiklet olduğunu sanmıyorum.

Cyc: Denemeden önce Wiggins ile konuştunuz mu? Hiç fikir verdiniz mi?

FP: Evet, tabii! Denemeden 10 gün önce sms atıp bisiklet nasıl diye sordum. “Daha önce hiç böyle bir bisiklet kullanmadım. Tek kelimeyle mükemmel” dedi. Ben de “OK o zaman, hadi bakalım!” dedim. Çok inanılmaz bir bisikletçi. İş sadece bisiklette bitmiyor; bisikletçi ve bacakları da önemli. Wiggins’in aerodinamik ve hızlı bir sürüş pozisyonu var.

 

Cyc:Evdeki garajınızda kaç çeşit bisiklet var?

FP: Aynı renkte üç bisikletim var; fluoro sarı ve beyaz. Sarı en sevdiğim renk; kartvizitlerimin rengi. Bir F8, bir K8-S ve bir de disk frenli F8’im var. Ama iki haftada bir bisikletleri değiştiriyorum. Benim işim bu.

Cyc:Arka süspansiyonlu K8-S enteresan bir bisiklet. Süspansiyonlu bisikletleri daha önce, 1990’larda Paris-Roubaix’de de gördük ama pek tutmamıştı. Şimdi neden tekrar gündeme getirdiniz?

FP: Jaguar yeni bir SUV üzerinde çalışıyordu ve süspansiyonlarını parke zeminde test ediyordu. Ekipten biri parke zeminde bisiklet sürmeyi patlayan bir bombaya benzetti ve ne kadar güç kaybettiğinizi tahmin bile edemiyorum deyip süspansiyon kullanmamızı önerdi. Yaptıkları hesaplamalara göre eğer daha uzun, sürücünün ağırlığını arkaya verecek şekilde özel bir geometri geliştirebilirsek, sadece arka süspansiyon kullanarak, bisikletin parke zeminde, su üzerindeki kayık gibi süzülmesini sağlayabilirdik.

Cyc:Team Sky yarışçıları onlar için geliştirdiğiniz bisikletlerde söz sahibi oluyor mu?

FP: Evet, oldukça fazla ve giderek de artıyor. Onlara sorduğumuz ilk soru her zaman “Ne istiyorsun?” oluyor. En önemlisi geometri. 2007’de çıkardığımız Prince’den beri geometrimizi pek değiştirmedik; çünkü bana göre mükemmel bir geometrisi ve 13 farklı boyu var. Belki alın borusu biraz kısalır ama açılar hep aynı. Ama esnemezlik ve bunun gibi şeyler için yarışçının geri bildirimleri çok önemli. Team Sky kadar önemli geri bildirimlerde bulunabilen çok sayıda takım yok. Aynı paraya dört profesyonel takıma sponsor olabilirdik ama Sky dünyanın bir numarası ve geri bildirim konusunda da en iyisi onlar. Ayrıca Dimitris Katsanis de önümüzdeki beş yıl boyunca sadece bizimle çalışacak. İşinde çok iyidir; eskiden British Cycling için (Chris Boardman’ın “Secret Squirrel Club/Gizli Sincap Kulübü” kapsamında) bisiklet tasarlıyordu.

undefined 

Cyc:Bütün yarışçılara özel boyda bisiklet yapıyor musunuz? Kurallar sizi nasıl kısıtlıyor?

FP: Hayır, UCI kurallarına göre bütün yarışçılar, dükkanlarda satılanlarla aynı boyda bisiklet kullanmak zorunda. Sadece Cav hariç… Bacakları daha kısa ve sırtı uzun olduğu için ona özel, istediği gibi biraz daha uzun bir bisiklet yaptık. Biz buna “Cavendish boyu” diyoruz.

 

Cyc:Bugüne kadar birlikte çalıştığınız en heyecan verici bisikletçi kimdi?

FP: Benim adamım Miguel’di. Hala bizim bisikletlerimizi kullanır. Erik Zabel iyiydi; Antonio Flecha, Bradley Wiggins ve Bjarne Riis.

 

Cyc: Riis yaptığı işe çok odaklanmış bir yarışçı olarak bilinirdi, değil mi?

FP: Hem de nasıl; fazlasıyla! Kendine göre sorunları vardı ama teknik açıdan bize çok büyük faydası oldu; bisiklet, pedallar, gidon boğazı – güç ölçerler. Beni SRM ile (SRM güç ölçer) tanıştıran oydu. Küçük detayların insanıydı. Çok iyiydi.

 undefined

Cyc: Bisiklet endüstrisinde sizi etkileyen başka firmalar var mı?

FP: Çok sayıda büyük şirket var ama iyi olmaktan ziyade büyükler. Bazılarının iyi iş çıkardıklarına eminim, belki, ama şunu söyleyebilirim; son 6-7 yıldır iyi iş çıkartıyorlar ama hiçbiri benim gibi değil. Bu şirketlerin on tanesini bir araya getirsen, benim bisiklete kattığım tutkunun yanına bile yaklaşamazlar. Senede bir milyon bisiklet üretiyorlar ama duygu yok. Benim bisikletlerimi satın alanlar, garajlarında bir Ferrari ve bir de Pinarello bulunduran, “ama Pinarello’yu tercih ediyorum” diyen insanlar. Geçenlerde benden tam 31 bisiklet satın almış bir adamla tanıştım. Amerikalı ya da Tayvanlı markalar böyle bir cümle kuramaz. Benden iki bisiklet satın aldığı için bir gün fabrikada ziyaretime gelen bir Ferrari tasarımcısı vardı. “Wow Bay Pinarello!” demişti. Ben de “Yapmayın, siz Ferrari’de çalışıyorsunuz!” dedim. İşin asıl heyecan verici tarafı da bu. Ama şirketi çok seviyorlar. Yapabileceğim en iyi bisikleti yapıyorum, daha azıyla yetinmiyorum.

 

Cyc: Bisiklet tasarımı yaparken UCI kurallar kitabından bıkıp usandığınız oldu mu?

FP: 1994 yılında biz istisnai bir markaydık. UCI geldi ve Bjarne Riis ile Jan Ullrich için yaptığımız bisikletlerin yarışmasına izin vermedi (iyice yontulmuş Y-tipi kadrolardı). “Durun, bu şekilde olmaz. Bu fazlasıyla aerodinamik!’” dediler. Bu olay yüzünden şimdi kurallar, kadrolarda iki üçgen bulunmasını öngörüyor. Bisiklette arka kuyruk olmaması gerektiğini söylediler. Biz kuyruğun arkasını kesebileceğimizi söyleyince “Oh, o zaman kullanabilirsiniz” dediler. Aman yani! Ama 20 yıl öncesine kıyasla bugün, yeni fikirlere daha açıklar. Şimdi 10 tane şey istiyorsak birini alabiliyoruz. Eskiden 10 şey ister, borçlu çıkardık! Vay! Şu arabaya bak! (Pinarello pencereden gördüğü Porsche’yi gösteriyor)

 

Cyc:O ne, Panarema mı? Beş kapılı? Sizce de bütün Porsche’ler en fazla üç kapılı olmamalı mı?

FP: Belki ama onlar gençti; ben çok yaşlı olduğum için Panamera kullanırım. Neden mi? Çünkü 911 kullanıyor olsaydım, bisikletimi yükleyemezdim.

 

Cyc:Tavan taşıyıcı kullansanız?

FP: Aerodinamik değil!

E-Posta Bülteni

E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!

Yorumlar için tıklayın

Cevapla

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Öne Çıkanlar

Bağlan
E-Posta Bülteni

E-Posta bültenimize abone olun, en son haber ve röpörtajlardan ilk sizin haberiniz olsun!